Disfaji genel ve basit bir tanımlamayla yutkunmadaki zorluktur. Bir insan hiç yutamadığında aphagia terimi de kullanılmaktadır. Bu yutma güçlüğü bütün yiyecek, ilaç, hap, sıvı ve tükürük gibi bütün kıvamlar için geçerlidir. Yutkunma güçlüğü yutkunma mekanizmasındaki problemlerden kaynaklanabileceği gibi, nörolojik bozukluk, gastrointestinal bozukluk travma/ameliyat sonucu olan organ kayıplarından sonra da oluşabilir.
Yemek yemek normal sosyal hayatın önemli bir parçası ve sağlığın temel unsuru olduğu için normal yutkunmanın olmamasının verdiği hasar oldukça büyüktür. Bu hasarlar aşağıdakiler gibi olmaktadır.
Aspirasyon sıvının veya yiyeceğin nefes borusuna kaçmasıdır. Bu durum ara sıra herkesin başına gelebilir. Ama yutkunma kas ve sinirlerinin sağlam olduğu durumlarda kişiler soluk borularında bu maddeyi hisseder ve öksürerek dışarı atarlar. Ama yutkunma mekanizmasında zedelenme var ise aspirasyon çok sık olur ve aspirasyon pneumonia (gıda parçaları ve sıvıların akciğerde birikmesi) hayati tehlike oluşturur.
Vücudun susuz kalmasıdır. Sağlıklı insanlar da yeteri kadar su içmediklerinde dehydration oluşur. Dehydration tükürüğün az salgılanmasına, bu da yiyeceklerin ağızda yutulacak kıvama getirilememesine sebep olmaktadır. Bu durumda ağızdaki yiyecek öbeğini yutmak çok daha zordur.
Bunlara ek olarak kilo kaybı ve yetersiz dengesiz beslenme, yutkunma bozukluğunda oluşacak kötü sonuçlardır.
Disfajinin pek çok nedeni olabilir. Bunlar doğal yaşlanma süreci, kafa yaralanmaları, dejeneretif hastalıklar otoimmüne bozukluklar, neoplazma (tümör) ve enfeksiyondur. Bazı tedavi şekilleri de; radyasyon tedavisi, ameliyatlar, ilaçlar da disfajiye neden olmaktadır. Baş ve boyun kanseri hastalarında da disfaji olur. Bunun sebebi yapılan tedavi de olabilir. Parkinson hastalarında ki disfaji, hastalık ilerledikçe artmaktadır. Pek çok kombine neden disfajiyi oluşturabilir ve hiçbir test tek başına %100 disfaji teşhisini vermemektedir.
Çocuğunuzun bağışıklık sisteminin gelişmesi kilo almasına bağlıdır. Bunun için çocuğunuza verdiğiniz yiyeceklerin kalorisini yüksek tutmalısınız. Bunun için aşağıdaki yiyecekleri deneyebilirsiniz.
Çocuğunuzun enerji ve proteine ihtiyacı olduğu için içeceklerine kıvam arttırıcı maddeler katın. Bunlar;
Bütün bunlara ek olarak enerji arttıran hazır mamalar Pediasure vd. denenebilir.
Normal gelişen bir insan, konuşma için kullanacağı, ağız ve boğaz kaslarının gelişimini anne sütü içerken, yemek yerken ve sıvı tüketirken tamamlar. Öyle ki bebekler 18 aylık olduklarında dudak kasları sıkıca kapanabilir ve yemekler ağızlarından düşmez. Bu beceriyi kazanan bebek, ilk dudak seslerini de çıkartacak kassal olgunluğa ulaşmış olur. Yüz bölgesinde zayıflıkları olan çocuklar çoğunlukla belli bir hastalığın sonucu yüz kaslarını kullanamazlar. Veya 4-5 yaşına kadar emzik emmiş ve püre yemiş çocukların konuşma kasları zayıf olabilir ama tembel olamaz. Çünkü söz konusu kaslar hali hazır da çalışmaktadırlar. Bu sebepledir ki, herhangi bir yetişkinin dudaklarının ve dilinin tembel olduğunu söylemek (ki bu terim tamamıyla uydurmadır) bu kişinin yemekleri ağzından düşürdüğü anlamına gelir. Bu da sadece ağır hastalıklarda görülen ender bir durumdur. Ayva yemenin buna iyi geldiği de hiç görülmemiştir.
Dil altı bağı olan çocuk veya yetişkinler telaffuz problemi yaşarlar. Dil altı bağı KBB (Kulak-Burun-Boğaz) hekimleri tarafından rahatlıkla görülebilinir. Türkçe de konuşurken dilin en geniş açı yaptığı ses L sesidir. Dil altı bağı L sesi gibi dil ucunun üst diş yuvasına uzanmasını gerektiren seslerin (bunlar T, D, N gibi) söylenmesini zorlaştırır ama konuşmayı engellemez. ..
Her güzel konuşan güzel konuşma öğretemez; çünkü konuşma yeteneği de yürümek, koşmak, yemek yemek, su içmek gibi doğal olarak yaptığımız ve çok az farkında olduğumuz bir beceridir. Her insanın konuşma merkezi beyninde aynı yerde olmasına rağmen konuşma merkezinin kullanım bölgeleri, kanlanmaları farklıdır. Örneğin kız çocukları konuşma gelişimlerinde erkek çocuklarından hep ilerdedirler. Bu durum hayatları boyunca da devam eder. Anne ve babamızın konuşma becerisi, önceki nesillerin davranışları ve konuşma becerileri, doğduğunuz ortam, kardeş sayımız, kişiliğimiz, ne kadar yüksek sesle kitap okuduğumuz, işitmemiz ve işittiklerimizi dinlememiz hepsi nasıl konuştuğumuzu belirler. Güzel konuşan biri bu saydığım nedenler yüzünden güzel konuşur. Ve çoğu zaman nasıl güzel konuşuyorsun sorusuna da doğru cevap veremez. Çünkü kendisi de bunu bilmez. Ama iş konuşma öğretmeye gelince; ancak konuşma mekaniğini ve dil gelişimini bilen ehli birisi başka birinin konuşmasının yanlışlarını analiz edebilir. Bu kişiler de konuşma konusunda uzmanlığı olan kişilerdir. Dünyanın en ünlü konuşma eğitmenlerinden/ terapistlerinden biri olan Van Riper kekemeydi. Yakın zamanlarda ölene kadar kekemelere ve konuşması bozuk insanlara konuşmayı başarı ile öğretti. Bunlardan veya daha başka bir çok sebepten dolayı ‘‘güzel konuşan güzel konuşmayı öğretir’’mantığı hurafedir.
R harfini kelimelerde çıkartamayan yetişkinlerin bunu çok dert ettiklerine Konuşma Uzmanları çokça tanık olmaktadırlar. Kabul etmek gerekir ki bu sesi çıkartmak yaş ilerledikçe güçleşmektedir. Sesin kazanımı da, kişiden kişiye de farklılık göstermektedir. Örneğin bazı yetişkinler R sesini başta söylerken bazısı sonda söyleyememektedir. Eğer kişi R ötümünü elde etmiş ise bunu kelime başına-ortasına ve sonuna taşımak daha kolay olur. Ama hiç R çıkartamayanlar için sesi keşfetmek çok daha uzun bir süreçtir. Burada R harfini telaffuz edemeyen bireylere verilecek en iyi öneri önce Konuşma ve Dil Terapistinin fikrini almaları ve eğer gerçekten R sesini düzelteceklerine inanıyorlar ise bunun üzerine gitmelerdir. Çünkü hiçbir terapi yöntemi insanın kendi iradesi ve azminden daha üstün değildir.
Diksiyon dersi sadece konuşma bozukluğu olmayan kişilere iyi gelebilir. Eğer yöresel ağızla konuşuyorsanız (örneğin Karadeniz ağzı; Muğla ağzı gibi) bunu değiştirmek için diksiyon dersi alabilirsiniz. Veya topluluk önünde konuşma zorluğunuz var ise diksiyon kurslarına gidebilirsiniz. Veya iş toplantılarında nasıl konuşacağınızı bilmiyorsanız gene diksiyon dersi alabilirsiniz. Ama konuşma bozukluğunuz varsa; kekeliyorsanız, hızlı konuşuyorsanız, harfleri doğru telaffuz edemiyorsanız, diplomalı bir Konuşma ve Dil Bozuklukları Uzmanına/Terapistine gitmek zorundasınız. Çünkü bozuk konuşmayı sadece Konuşma Uzmanları değerlendirebilir ve tedavi edebilir.
Konuşma ve Dil terapisi seanslarında bizler yüze, ağza ve boyuna çeşitli manipülasyonlar yapmak durumunda kalabiliriz. Bunlar aynı zamanda son derece tehlikelidir ve iyi eğitilmiş uzmanların yapması gereken müdahalelerdir. Bu yüzden dernekler tarafından cahilce yapılan kısa süreli kurslar açmak bu mesleğin ve danışanların kötüye kullanılmasıdır. KDT bilimini öğrenmek isteyen gençlerin tanınmış üniversitelerin bünyesinde ve iyi eğitim kadrosu olan ingilizce öğrenerek girecekleri master programlarını tercih etmelerini öneririm. Çünkü bu meslekte ingilizce zorunludur. Kliniği olmayan master programları hiçbir işe yaramadığı gibi danışanına da zarar verecektir.
Bu bir mesleki istismardır. Ailelerin bu konuda çok dikkatli olmalarını ve konuşma ve dil terapisi uzmanlığı diploması olmayan kişilere çocuklarını konuşturmak için gitmemelerini öneririm.
Şu ana kadar konuşmayan kişiyi konuşturacak veya konuşma terapisi yerine geçecek bir ilaç geliştirilmiş değildir. Konuşma ve dil terapileri uzun sürebilirler ama çoğu başarılı terapilerdir.
Konuşma ve Dil Bozuklukları Uzmanları ve Terapistleri konularında teşhis yapma yetisi ile mezun olurlar. Bunun sebebi teşhislerin terapiler sonucu konuluyor olmasıdır. Belli testler ve ölçümler yapılmadan teşhis koymak mümkün değildir. Bazen testlerinize rağmen teşhis için çocuğu veya yetişkini birkaç defa terapi yapmanız gerekebilir. KDT (Konuşma ve Dil Terapisi) bilimi teşhis koyucularını da kendi içinden yetiştirir.
Normal gelişimi göstermeyen her durum bir gecikmedir ve konuşma ve dil değerlendirmesini gerektirir. Gecikmelerin arkasında pek çok çeşitli konuşma bozuklukları çıkabiliyor. Bunlar ancak çocuklar küçük yaşlarda terapi alırlarsa düzeliyor.
Refleksolojinin konuşmayı düzelttiğini gösteren hiçbir veri yoktur. 2010 yılında Atina da yapılan uluslararası kongremizde refleksolojinin konuşmayı düzelttiği ile ilgili hiçbir bildiri sunulmamıştır. Ayrıca literatürümüzde de böyle bir bilgi mevcut değildir.
Hiçbir kekeme sürekli kekeme değildir. Kişilerin ve çocukların iyi dönemlerinde konuşmaları akıcı ve normaldir. Bu yüzden kekemelikle ilgili araştırmaları yapmak çok zordur. Kişi bir gün çok bozuk konuşurken başka bir gün çok iyi konuşur. Bu da konuyu bilmeyen kişileri çok rahat yanıltabilir.
Kekemelik konuşma ve dil terapistlerinin en çok uğraştığı ve tedavisi en güç olan konuşma bozukluğudur. İlacı veya kısa dönemde sonuç veren bir tedavisi yoktur. Şu ana kadar 300 tane kekemelik nedeni bilimsel olarak belirlenmiştir ve bir o kadar da belirlenmemiş nedeni vardır. Kişiye özgü konuşma terapisi planlanmadan tedavisi mümkün değildir. Kekemelikte kısa süreli düzelmeler görüldüğü için geçtiği yanılgısı oluşur. Konuşma terapisi böyle durumlarda danışanına en uygun terapiyi planlar ve bu planlama yaşlara göre kekemeliğin şiddetine göre değişiklik gösterir. Kekemelikteki konuşma terapisini sadece konuşma ve dil terapistleri planlarlar ve diğer meslek gruplarıyla birlikte çalışırlar.
Bir süredir internet ortamında çocuklarda konuşma bozuklukları hakkında bilgi vermek amacıyla yapmış olduğum videoların ve adımın ilgimin olmadığı sayfalar ve ticari merkezler tarafından reklam amaçlı olarak kullanıldığına tanık olmaktayım. Bu suistimallerle ilgili hukuki işlemler yürürlüktedir. Benimle bağlantı kurmak isteyen kişilerin sadece bu internet sayfasını ve kendi e-posta adresimi Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. dikkate almalarını rica ederim.
Ziyaretçiler